İki ya da üç yıldır tv seyretmiyorum. Haber ve tartışma programları hiç izlemıyorum... İzlemeyince de dünya güllük gülistanlık pür neşe, ferah feza. Deve kuşu kafasını kuma gömünce hiçbir şey görmüyor ya! sen de aynı şekilde hiç bir şey görmüyorsun, duymuyorsun. Olaylara, sıkıntılara, streslere, gerilimlere uzak kalıyorsun. Yani gündeme bîhabersin ve kendini bir anlamda cahil bırakıyorsun.. Ve daha relaks, daha sakin sukun meskun bir halde kalabiliyorsun.
Bu bir nevi gerçeklerden kaçmak, uzaklaşmak. Tamam ki; hadi kaçmayalım. Gelsin stres, sıkıntı, yetmeyen maaş, alacaklardan alınmayan para, arabanın masrafı, yakıtı, sigortası, bandrolu, kaskosu, evin elektrik, içme suyu, telefon, cep telefon, bakkal, fırın, çarşı pazar, dijitürk, emlak vergisi masrafları. Gergin iş hayatı, ağrıyan sızlayan vücudun, elden giden sağlığın. Tamam bazen aç televizyonu, bir yanda televolemsi programlar, falanca sanatçı suşi yemiş, falanca falancaya abayı yakmış, falanca konserde olay olay olay varmış. Bir yanda çatışma, bir yanda canını feda etmişlerimizin şehitlik haberleri, ağlayan anneler babalar bebeler, bir yanda cinayet, hırsızlık haberleri. Herkes fikir sahibi, herkes hoca, alim, allame-i cihan, kimi fetva keser, kimi rol keser. Bir yanda incir çekirdeğine eziyet eden magazin şovmenleri, internet, face cıvıklığı ve kalitesizliği.
Bugün de ölmedik başımıza da bir kötü hal gelmedi ama yarın ne olacağı belli olmaz, ne olur ne olmaz paranoyası. Döviz artar mı? Altın düşer mi? Piyasalar ne olur? Turizmde kayıplar ne olur? Ekonomi bozulur mu? Kaza, deprem bitmeyen corona. vs. vs. vs... Haydi gelin de kaçmayın, şu lanet ortamlardan. Bence çıkın sizi üzen hayattan, Bodoslama dalın ara ara bazen sizi mutlu eden hayata doğru. Kendiniz ile baş başa, fikirlerin tefekküre dönüştüğü ıssız ortamlara dalın ve mümkünse çıkmayın ruhunuzu orda bırakın. M.V.O.
|